Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

üstüne çekmek

  • 1 üstüne çekmek

    взять себе́, присво́ить

    Türkçe-rusça sözlük > üstüne çekmek

  • 2 şimşekleri üstüne çekmek

    подве́ргнуться гне́вной кри́тике

    Türkçe-rusça sözlük > şimşekleri üstüne çekmek

  • 3 yıldırımları üstüne çekmek

    навле́чь на себя́ негодова́ние / напа́дки из-за своего́ поведе́ния

    Türkçe-rusça sözlük > yıldırımları üstüne çekmek

  • 4 üstüne

    1) ( üzerine) über
    bir şey \üstüne konuşmak über etw sprechen
    2) auf, drauf
    \üstüne çekmek auf sich beziehen
    \üstüne koymak drauflegen, zuzahlen
    birinin \üstüne yürümek auf jdn losgehen
    şarabın \üstüne bira içilmez Bier auf Wein trinkt man nicht
    3) ( hesabına) auf die Rechnung (-in von)
    içkiler benim üstüme! die Getränke gehen auf mich!
    4) ayak ayak \üstüne atmak die Beine übereinanderschlagen
    5) baş \üstüne! zu Befehl!
    6) maaşının \üstüne bir de kiradan geliri var außer dem Gehalt hat er noch Mieteinnahmen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > üstüne

  • 5 çekmek

    çekmek <- er>
    I vt
    1) ziehen; ( burnunu) hochziehen; ( kapıyı) zuziehen
    üstüne \çekmek auf sich beziehen
    2) auto abschleppen
    3) ling ( fiil) konjugieren; ( isim) deklinieren
    4) ( içine almak) in sich aufnehmen, sich saugen
    sünger bütün sütü çekti der Schwamm hat sich mit Milch vollgesaugt
    5) ( nutuk) halten
    6) ( sorguya) unterziehen
    7) ( açlık, sıkıntı) (er) leiden; ( ceza) verbüßen
    acı \çekmek Schmerzen erleiden
    güçlük \çekmek Schwierigkeiten haben
    yabancılık \çekmek sich fremd fühlen
    8) fotoğraf \çekmek fotografieren
    9) auto abschleppen
    10) fin ( para) abheben
    11) ertragen
    12) fin ( masrafları) tragen
    13) ( fırt) nehmen
    kopya \çekmek abschreiben (- den von)
    temize \çekmek nochmals sauber abschreiben
    II vi
    1) ( daralıp kısalmak) einlaufen
    2) auto anziehen
    araba iyi çekiyor der Wagen zieht gut an
    3) ( benzemek) schlagen (-e nach)
    birine \çekmek nach jdm geraten [o schlagen]
    annesine/babasına \çekmek nach der Mutter/dem Vater schlagen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > çekmek

  • 6 üstüne perde çekmek

    скрыва́ть, ута́ивать, пря́тать

    Türkçe-rusça sözlük > üstüne perde çekmek

  • 7 üst

    1.
    1) ве́рхняя часть, верх (чего-л.)

    üste — наве́рх, вверх

    üstte — наверху́

    üstten — а) све́рху; б) пове́рхностно, неглубоко́

    evin üstü — верх / ве́рхняя часть до́ма

    2) пове́рхность

    masanın üstü toz içinde — на столе́ пыль

    toprağın / yerin üstü — пове́рхность земли́

    3) оде́жда

    üstünü değiştirmek — поменя́ть оде́жду, переоде́ться

    üstü pek kirli — он о́чень гря́зный, он в о́чень гря́зной оде́жде

    4) разг. ста́рший по слу́жбе, нача́льник

    üstler — нача́льство, верхи́

    5) изли́шек, оста́ток; сда́ча

    üstü kalsın — сда́чи не на́до

    yüz liranın üstünü verebilir misiniz? — вы мо́жете дать сда́чу со ста лир?

    2.
    1) ве́рхний

    pınarın üst yanında — в верхо́вьях родника́, у исто́ков родника́

    2) ста́рший (по званию, должности, служебному положению)

    üst komutanlarвоен. ста́рший нача́льствующий соста́в, ста́рший комсоста́в

    üst makam — вы́сшая власть, вы́сшее нача́льство

    3.
    в функции служ. имени

    Ahmet artık kırk üstünde olmalı — Ахме́ду, должно́ быть, бо́лее сорока́ [лет]

    üstümde para yok — при мне нет де́нег, у меня́ с собо́й де́нег нет

    çay üstüne çay içmek — пить чай ча́шку за ча́шкой

    tel üstüne tel çekmek — посыла́ть одну́ телегра́мму за друго́й; по по́воду чего, о чём

    bu şey üstüne bilgi vermek — дава́ть све́дения / информа́цию о чём

    üstü(в сочетании со словами, обозначающими время) под, к, о́коло

    akşam üstü — под ве́чер, к ве́черу

    bayram üstü — под пра́здники

    yemek üstü — к обе́ду

    ••

    üstündeki üstünde, başındaki başında — погов. в чем мать родила́, без оде́жды

    - üstüne almak
    - üstünden atmak
    - üstüne atmak
    - üst başı
    - köyün üst başındaki pınar yerine çıktılar
    - üstüne basmak
    - üstü başı dökülmek
    - üstüne başına etmek
    - üstüne bir bardak soğuk su içmek
    - üstüne bir iki güneş doğmak
    - üstüne çekmek
    - üstüne çevirmek
    - üst çıkmak
    - üst gelmek
    - üste çıkmak
    - üstünde dökülmek
    - üstünde durmak
    - üstüne düşmek
    - üstüne evlenmek
    - üstüne fenalık gelmek
    - üstüne geçirmek
    - üstünden geçmek
    - üstüne gelmek
    - üstüne gitmek
    - üstünü görmek
    - üstüne gül koklamamak
    - üstüne güneş doğmamak
    - üstünde hakkı olmak
    - üstünde kalmak
    - üstüne kalmak
    - üstüne kapanmak
    - üstüne koymak
    - üstüne kuş kondurmamak
    - üstüne olmuyor
    - üstüne oturmak
    - üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
    - üstüne perde çekmek
    - üst perdeden konuşmak
    - üstüne sevmek
    - üstüne titremek
    - üstüne toz kondurmamak
    - üstüne tuz biber ekmek
    - üstüne üstüne gitmek
    - üstüne varmak
    - üstüne yaptırmak
    - üstüne yatmak
    - üstüne yıkmak / yıkılmak
    - üstüne yok
    - üstüne yormak
    - üstüne yüklenmek
    - üstüne yürümek
    - üstüne / üstünüze afiyet!
    - üstüne / üstünüze iyilik sağlık!
    - üstüne / üstünüze sağlık ve şıfalar!

    Türkçe-rusça sözlük > üst

  • 8 şimşek

    озвонч. -ği
    мо́лния

    şimşek çakmak — сверкну́ть / блесну́ть - о мо́лнии

    üst üste birkaç şimşek çaktı — друг за дру́гом блесну́ло не́сколько мо́лний; б) я́рко блесте́ть, сверка́ть ( о глазах)

    bazan kara gözlerinde şimşekler çakıyordu — иногда́ в её чёрных глаза́х сверка́ли мо́лнии

    ••
    - şimşekleri üstüne çekmek

    Türkçe-rusça sözlük > şimşek

  • 9 yıldırım

    мо́лния (ж)
    * * *
    мо́лния

    yıldırım çarpması — уда́р мо́лнии

    ••
    - yıldırım hızıyle
    - yıldırımla vurulmuşa dönmek
    - yıldırımları üstüne çekmek

    Türkçe-rusça sözlük > yıldırım

  • 10 şimşek

    şimşek <- ği> Blitz m;
    şimşek çakıyor es blitzt;
    şimşek gibi wie der Blitz;
    şimşekleri üstüne çekmek die schärfste Kritik auf sich ziehen

    Türkçe-Almanca sözlük > şimşek

  • 11 yıldırım

    "thunderbolt, flash of lightning, streak of lightning, stroke of lightning; lightning. - gibi very fast, like lightning, with lightning speed, quick as lightning. - savaşı blitzkrieg. - siperi lightning rod. - takla one-handed somersault. -ları üstüne çekmek to bring a lot of criticism upon oneself, cause a number of people to level their criticism at oneself. -la vurulmuşa dönmek to be thunderstruck."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yıldırım

  • 12 şimşek

    "flash, streak, bolt, or stroke of lightning; lightning. - çakmak for lightning to flash. - gibi like lightning, with lightning speed. -leri üstüne çekmek to attract vehement criticism, become the object of someone´s critical thunderbolts."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > şimşek

  • 13 ayak

    нога́ (ж) но́жка (ж) стопа́ (ж)
    * * *
    озвонч. -ğı
    1) нога́, но́ги; ла́па ( животного) ла́пка ( насекомого)

    ayak ayak üstüne atmak — положи́ть но́гу на́ ногу

    ayağını çıkarmak — разува́ться, снять о́бувь

    ayağını giymek — обува́ться, наде́ть о́бувь

    ayağına [iyi] oturmak — прийти́сь по ноге / впо́ру

    ayağı[nı] vurmak — натере́ть но́гу

    arka ayak — за́дняя нога́

    ön ayak — пере́дняя нога́

    yalın ayak — босико́м

    2) но́жка; подпо́рка, опо́ра, сто́йка, сва́я
    3) прито́к реки́
    4) водоотво́дный кана́л; рука́в, свя́зыва́ющий два водоёма

    ayak sesi — зву́ки шагов

    ayak uydurmak / değiştirmek — идти́ в но́гу, взять но́гу

    6) ступе́нька

    otuz ayak merdiven — ле́стница в три́дцать ступе́нек

    7) уст. фут, каде́м (мера длины, = 30,5 см)
    8) ри́фма ( в фольклоре)
    ••

    ayağı kayana yol gösteren çok olurпосл. когда́ челове́к упадёт, тогда́ ему́ начина́ют пока́зывать доро́гу, по кото́рой он до́лжен был идти́; вся́кая по́мощь нужна́ во́время

    ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim? — погов. что ска́жешь - тебя́ казни́ть или поми́ловать? (говорится человеку, который редко заходит)

    ayağının bastığı yerde ot bitmiyorпогов. у него́ под нога́ми земля́ гори́т

    ayağını yorganına göre uzatmakпогов. по одёжке протя́гивай но́жки

    - ayaktan
    - ayağını alamamak
    - ayağı alışmak
    - ayağının altına almak
    - ayaklar altına almak
    - ayağının altına karpuz kabuğu koymak
    - ayağının altında
    - ayak altında dolaşmak
    - ayakların altında dolaşmak
    - ayak atmak
    - ayak atmamak
    - ayak bağı
    - ayağının bağını çözmek
    - ayağını bağlamak
    - ayağına bağ vurmak
    - ayak basmak
    - ayak basmamak
    - ayağına çabuk
    - ayağına çağırmak
    - ayağını çekmek
    - ayağını denk almak
    - ayağını denk basmak
    - ayak diremek
    - ayak divanı
    - ayağına dolaşmak
    - ayağına dolanmak
    - ayağı düşmek
    - ayağına düşmek
    - ayağı düze basmak
    - ayağına geçirmek
    - ayağına gelmek
    - ayakları geri geri gitmek
    - ayağına getirmek
    - ayağına gitmek
    - ayağı ile gelmek
    - kendi ayak ile gelmek
    - ayağına ip takmak
    - ayak işi
    - ayağına kadar gelmek
    - ayağa kaldırmak
    - ayağa kalkmak
    - ayağına kapanmak
    - ayağına iniyor
    - ayaklarına kara su iniyor
    - ayağını kaydırmak
    - ayağını kesmek
    - ayak kirası
    - ayağının pabucunu başına giymek
    - ayağının pabuçu olamamak
    - ayağına sıkı
    - ayağı suya ermek
    - ayak sürtmek
    - ayağı şaşmak
    - ayağına taş değmek
    - ayağı taşa dokunmak
    - ayağının tozuyla
    - ayağının tozu üstünde
    - ayakta tutmak
    - ayaklarının ucuna basarak
    - ayağı uğurlu
    - ayağı üzenğide
    - ayağı yere değmemek
    - ayakları yere değmemek
    - ayağı yerden kesilmek
    - bir ayağı çukurda
    - bir ayağı öbür dünyada

    Türkçe-rusça sözlük > ayak

  • 14 can

    ко́локол (м)
    * * *
    1.
    1) душа́

    canın isteği kadar — ско́лько твое́й душе́ уго́дно

    2) жизнь, существова́ние

    can pahasına — цено́ю жи́зни

    can ve mal emniyeti — безопа́сность жи́зни и сохра́нность иму́щества

    3) жи́зненная си́ла, си́ла ду́ха

    sende hiç can yokmuş — в тебе́, ока́зывается, нет никако́й си́лы

    4) употр. как счётное слово душа́; челове́к

    sekiz can besliyor — он ко́рмит во́семь душ

    2.
    1) душе́вный, чу́ткий, отзы́вчивый

    ne kadar can adamdır! — како́й душе́вный челове́к!

    2) прия́тный, ми́лый

    ne can çocuk! — како́й ми́лый ребёнок!

    ••

    can çıkmayınca huy çıkmazпосл. горба́того моги́ла испра́вит

    can boğazdan gelirпогов. душа́ жива́ го́рлом (чтобы жить, надо есть)

    can maldan tatlıdırпогов. жизнь доро́же бога́тства

    - canını acıtmak
    - canı ağzına gelmek
    - can alacak yer
    - can alıp can vermek
    - canını almak
    - can atmak
    - canını bağışlamak
    - can baş üstüne
    - can beslemek
    - canı boğaza gelmek
    - can borcunu ödemek
    - canı burnuna gelmek
    - canı canına sığmamak
    - canı cehenneme!
    - canı çekilmek
    - can çekişmek
    - canı çekmek
    - canı çıkmak
    - can dayanmamak
    - canına değmek
    - babanın canına değsin
    - canını dişine almak
    - canını dişine takmak
    - candan geçmek
    - canı gelip gitmek
    - canı içine sığmamak
    - canı istemek
    - canı isterse
    - canı kalmamak
    - canına kâr etmek
    - canına kıymak
    - can kulağı ile dinlemek
    - canına minnet
    - canına okumak
    - canı sağ olsun!
    - canı sıkılmak
    - canını sıkmak
    - canımı sokakta bulmadım
    - canına susamak
    - canına tak demek
    - canından usanmak bezmek
    - canından usanmak bıkmak
    - can vermek
    - canını vermek
    - canını yakmak
    - canı yanmak
    - canı yerine gelmek
    - canı yok mu?

    Türkçe-rusça sözlük > can

  • 15 dert

    го́ре (с)
    * * *
    озвонч. -di
    1) страда́ние; муче́ние; [душе́вная] боль

    dert çekmek — страда́ть, терпе́ть му́ки

    2) го́ре, несча́стье; беда́

    derdini açmak / anlatmak — рассказа́ть о своём го́ре

    derdini deşmek — береди́ть ра́ны

    dert [derdini] dökmek — излива́ть своё го́ре; расска́зывать о свои́х страда́ниях

    dert üstüne dert — беда́ к беде́

    dert yanmak — а) се́товать / жа́ловаться на свою́ несча́стную судьбу́; б) пла́каться, расска́зывать о своём го́ре / беде́, несча́стье и т. п.

    3) сло́жная пробле́ма, тре́бующая разреше́ния; забо́та, печа́ль разг.

    dert değil! — не сто́ит придава́ть значе́ния!, не сто́ит беспоко́иться!

    derdine düşmek — иска́ть вы́ход из затрудни́тельного положе́ния

    derdi günü — одна́ еди́нственная забо́та

    onun derdi günü roman okumak! — у него́ одна́ забо́та - чита́ть рома́ны!

    4) неизлечи́мая боле́знь тж. перен. ; тяжёлый неду́г

    derde derman — цели́тельное сре́дство

    derdi tepmek — а) [сно́ва] дать о себе́ знать, взбудора́жить (о горе, печали и т. п.); б) возврати́ться - о боле́зни

    her derde deva — панаце́я

    5) прост. о́пухоль, ши́шка

    boynunda dert çıkmış — у него́ на шее́ образова́лась ши́шка

    ••

    derdini veren dermanını da verirпосл. [Алла́х] дал го́ре, он даст и избавле́ние

    dert ağlatır aşk söyletirпогов. го́ре заставля́ет пла́кать, а любо́вь - петь

    söylemeyen derdini derman bulamazпосл. дитя́ не пла́чет - мать не разуме́ет

    dert gider ama yeri boş kalmazпосл. на ме́сто уходя́щего го́ря прихо́дит но́вое

    - derdini Marko Paşaya anlat

    Türkçe-rusça sözlük > dert

  • 16 baş

    1. subst Kopf m; LIT Haupt n; fig Chef m, Leiter m; Anfang m der Woche, des Weges usw; Gipfel m, Spitze f des Berges; MAR Bug m; Schnecke f (an der Geige); Grundlage f einer Sache; Vermittlungsgebühr f; Haupt- (Stadt); Chef- (Arzt); Ober- (Befehlshaber);
    beş baş soğan fünf Zwiebeln;
    baş ağrısı Kopfschmerzen m/pl;
    -e baş ağrısı vermek fig jemandem Kopfschmerzen bereiten;
    -den baş alamamak überlastet sein (mit); fig sich nicht retten können vor D;
    baş aşağı auf dem Kopf, kopfüber;
    baş aşağı gelmek Kopf stehen; kein Glück haben;
    baş aşağı gitmek eine böse Wendung nehmen, fam schief gehen;
    baş başa allein, unter vier Augen;
    baş başa vermek sich zusammensetzen (zur Beratung);
    baş belası Ungemach n; Person Quälgeist m;
    baş bulmak ÖKON einen Überschuss haben;
    baş dayanağı AUTO Kopfstütze f;
    baş döndürücü fig Schwindel erregend;
    -le baş edememek nicht fertig werden (mit);
    baş göstermek erscheinen, auftreten; Aufstand ausbrechen;
    başım, başın, başı usw eine Umschreibung für die Person selbst;
    -in baş(ını) göz(ünü) yarmak fig radebrechen A;
    -e baş kaldırmak sich erheben gegen;
    -den baş kaldırmamak pausenlos sitzen ( oder arbeiten);
    -e baş ko(y)mak sich einer Sache (D) hingeben;
    baş köşe Ehrenplatz m;
    -e baş sallamak einverstanden sein (mit);
    baş üstüne jawohl!; zu Befehl!; mit Vergnügen!;
    -e başa çıkmak fertig werden (mit);
    başa geçmek an die Spitze treten;
    başı açık barhäuptig;
    başı bağlı gebunden (z.B. verheiratet);
    başı belaya girmek (oder düşmek) in Not geraten;
    baş çekmek der Initiator sein; ein Spiel leiten;
    başımla beraber sehr gern;
    başın(ız) sağ olsun! mein Beileid!;
    başına pro Kopf; allein, für sich;
    iş başına an die Arbeit;
    tek başına ganz allein;
    başına bir hal gelmek fig in eine böse Lage geraten; (etwas Böses) passieren;
    başına buyruk selbstherrlich;
    -i başına geçirmek sich (D) aufsetzen (Mütze usw);
    bş-i b-nin başına geçirmek jemandem eins auf den Kopf geben;
    -in başına gelmek passieren D (etwas Unangenehmes);
    vay başıma gelen(ler)! o weh!;
    bş-i b-nin başına kakmak jemandem etwas unter die Nase reiben;
    -in başına vurmak Wein jemandem zu Kopf steigen; Gas usw jemanden ganz benommen machen;
    bu dert benim de başımda fam das ist auch mein Problem;
    b-nin başından aşmak Arbeit jemandem zu viel sein;
    b-nin başından geçmek von jemandem erlebt/durchgemacht werden;
    başını kesmek köpfen A;
    başını alıp gitmek sich auf und davon machen;
    -in başını beklemek jemanden, etwas betreuen/bewachen;
    -in başını ezmek jemanden unschädlich machen;
    başını ortaya koymak seinen Kopf riskieren;
    -e başını sokmak fam schon irgendwo landen ( oder unterkommen);
    başını taştan taşta vurmak sich (D) den Kopf einrennen; sich (D) die Haare raufen (vor Reue);
    -e/… için başını vermek kein Opfer scheuen für;
    başta taşımak große Ehre erweisen;
    baştan başa von einem Ende zum anderen; durch und durch; ganz;
    baştan aşağı von Kopf bis Fuß; gänzlich;
    baştan çıkmak auf die schiefe Bahn geraten; aus der Fassung geraten;
    baştan savmak sich um nichts kümmern;
    baştan savar flüchtig; undeutlich;
    baştan vurulmuş am Kopf verwundet
    2. Ortssubstantiv: başına an A, zu D;
    masanın başına otur! setz dich an den Tisch!;
    iş başına! ran an die Arbeit!;
    başında an (D), bei;
    masa başında çalışıyor sie arbeitet am Tisch;
    ay başında (am) Anfang des Monats;
    -in başında durmak dabeistehen; fam überwachen

    Türkçe-Almanca sözlük > baş

  • 17 baş

    1.
    1) голова́

    baş çanağı — че́реп

    2) пере́дняя (головна́я) часть (чего-л.)
    3) глава́, руководи́тель; вождь

    - ın baş ına geçmek — возгла́вить

    ırgat başı — надсмо́трщик (надзира́тель)

    sınıf başı — кла́ссный руководи́тель

    4) голо́вка (чего-л.)
    5) верши́на; маку́шка

    başı dumanlı — а) с верши́ной, оку́танной тума́ном (о горе); б) опьянённый (любовью, вином)

    6) нача́ло (чего-л.)

    başında — а) в нача́ле (чего-л.); б) на [его́] попече́нии (иждиве́нии)

    7) мор. нос, носова́я часть (корабля)
    8) осно́ва, основа́ние
    9) голова́, голо́вка (как счётное слово)

    beş baş soğan — пять голо́вок лу́ка

    10) завито́к (скрипки и т. п.)
    11) пла́та посре́днику
    2.
    гла́вный; ста́рший

    baş aktör — актёр гла́вных роле́й

    baş cümleграм. гла́вное предложе́ние

    baş harf — нача́льная (загла́вная) бу́ква

    3.
    в функции служ. имени:

    (-ın) başına, başında — у, к, за, о́коло, вокру́г

    - ın başına üşüşmek — собра́ться, столпи́ться вокру́г кого-чего

    iş başına — за де́ло, к де́лу

    başta — а) внача́ле, снача́ла; б) во главе́

    baştaki — стоя́щий во главе́, руководи́тель

    başı açık — а) с непокры́той голово́й, простоволо́сый; б) бессты́дный; в) соверше́нно я́вный, очеви́дный

    başı ağrımak — а) боле́ть — о голове́; б) быть обременённым забо́тами

    baş ağrısı — а) головна́я боль, недомога́ние; б) неприя́тность; забо́ты

    baş ağrısı vermek — причиня́ть беспоко́йство

    -ın başını ağrıtmak — докуча́ть, надоеда́ть

    -dan alamamak — быть о́чень за́нятым чем

    siparişten baş alamıyorum — у меня́ нет отбо́я от зака́зов

    başını alıp gitmek — а) уйти́ незаме́тно, улизну́ть; б) убра́ться

    baş(ın)dan atmak — а) отде́латься, изба́виться от кого; б) вы́бросить из головы́

    baş bağlamak — заколоси́ться

    -ın başını bağlamak — пожени́ться

    başı bağlı — а) жена́тый; б) решённый (напр. о вопросе); в) свя́занный

    baş başa — с гла́зу на глаз, наедине́

    -ı baştan başa — из конца́ в коне́ц; всё, целико́м

    başı başa çatmak — а) шушу́каться; б) вме́сте обду́мать

    baş başa çıkmak — приходи́ться впо́ру

    baş başa kalmak — остава́ться вдвоём

    baş başa vermek — а) совеща́ться, сгова́риваться; б) спла́чиваться; объединя́ть уси́лия

    başında beklemek — поджида́я, стоя́ть ря́дом

    baş belâsı — доса́да, неприя́тность

    -ın başına belâ getirmek — навле́чь беду́ на кого

    başı belâya uğramak — попа́сть в беду́

    başımla beraber — с больши́м удово́льствием!

    başa beraber tutmak — ока́зывать большо́е уваже́ние

    baş bilmez — необъе́зженный (о лошади)

    başını bir yere bağlamak — найти́ рабо́ту для кого

    -ın başına bitmek — навяза́ться на го́лову, надое́сть кому

    baş boy — са́мый лу́чший

    başımda bu iş var — мне на́до сде́лать э́ту рабо́ту

    baş bulmak — обеспе́чивать при́быль

    başına buyruk — а) своево́льный; б) сам себе́ голова́; незави́симый

    başına buyruk bir cumhuriyet — незави́симая респу́блика

    başı bütün — обл. заму́жняя [же́нщина]

    başından büyük işlere girişmek — бра́ться за непоси́льное де́ло

    başından büyük yalan söylemek — говори́ть глу́пости

    -ın başına çadır yıkmak — навле́чь беду́ на кого

    başının çaresine bakmak — позабо́титься о себе́

    -a baş çekmek — а) быть инициа́тором; б) води́ть (в игре)

    -ı baştan çıkarmak — а) совраща́ть; б) сбива́ть с пути́ (с то́лку)

    -la başa çıkmak — сла́дить с кем-чем

    -ınbaşına çıkmak — капри́зничать; надоеда́ть

    başa çıkmamak — не спра́виться

    -ın başına çorap örmek — стро́ить ко́зни

    başı dara gelmek — попа́сть в затрудни́тельное положе́ние

    baştan defetmek — изба́виться от кого-чего

    başını derde sokmak — а) попа́сть в беду́; б) навле́чь беду́ на кого

    başı dinç — безмяте́жный

    başını dinlendirmek — дать отдохну́ть голове́

    baş döndürücü — головокружи́тельный

    başı dönük — а) испы́тывающий головокруже́ние; б) сби́тый с то́лку

    baş eğmek — а) поклони́ться; б) Д склони́ть го́лову; подчини́ться

    baş eğmez — непрекло́нный; сме́лый

    -ın başın(d)a ekşimek — быть обу́зой

    -ın başını ezmek — обезвре́дить

    başta gelen — осно́вной

    başına gelenler — приключе́ния

    başıma gelenler — пережи́тое мно́ю

    başı göğe değmek — быть на седьмо́м не́бе (от счастья)

    baş göstermek — а) случи́ться; появи́ться; б) вспы́хнуть (о мятеже, восстании)

    baş(ı) göz(ü) sadakası — ми́лостыня за моли́тву во здра́вие больно́го

    -ın başını gözünü yararak — а) с грехо́м попола́м; б) скве́рно

    başını göz(ünü) yarmak — а) изуве́чить (в драке); б) натвори́ть глу́постей

    başına gün doğdu — ему́ улыбну́лось сча́стье

    başı havada — а) надменный, высокомерный (о человеке); б) надме́нно, высокоме́рно

    başı hoş olmak — чу́вствовать себя́ хорошо́

    -la başı hoş olmamak — не нра́виться кому, быть недово́льным кем-чем

    başa iletmek — доводи́ть до конца́

    baştan inme — неожи́данный

    -ı, -ın baş(ın)a kakmak — попрека́ть

    baş kaldırmak — а) поднима́ть го́лову, восстава́ть; б) освобожда́ться (от занятий); в) поднима́ть го́лову, ожива́ть; г) подня́ть го́лову (в знак несогласия)

    baştan kalmış — оста́вшийся от кого

    başı kapalı — секре́тный

    başına karalar bağlamak — си́льно печа́литься

    başında kavak yel(ler)i esmek — вита́ть в облака́х

    başını kayaya çarpmak — слома́ть себе́ ше́ю; би́ться лбом о сте́нку

    baş kesen — головоре́з

    baş kesmek — а) кла́няться кому; б) выка́зывать уваже́ние кому

    -ın başını kesmek — обезгла́вить, отруби́ть го́лову

    -ı başından kesmek — реши́тельно поко́нчить с чем

    baş kıç belirsiz olmuş — всё пришло́ в по́лный беспоря́док

    baş kıç vurmak — мор. испы́тывать ка́чку

    başına kına yakmak — ликова́ть

    baş kırmak — поклони́ться

    başı kızmak — рассерди́ться

    başından kork mak — боя́ться за себя́

    baş korkusu — страх наказа́ния (возме́здия)

    baş koşmak — а) Д де́лать что-л. от всего́ се́рдца, вкла́дывать ду́шу; б) с ile идти́ в но́гу с кем

    baş ko(y)mak — а) сложи́ть го́лову за кого- что; б) посвяти́ть себя́ чему; в) Д дава́ть согла́сие

    baş köşe — [са́мое] почётное ме́сто

    baş köşeyi işgal etmek — заня́ть почётное ме́сто

    başını kurtarmak — спаса́ться

    başı nara yanmak — понести́ большо́й уще́рб из-за кого

    başından nikâh geçmek — быть заму́жней (жена́тым)

    -ın başını okutmak — прочита́ть моли́тву (над больным)

    baş olmak — а) быть главо́й (главарём) чего; б) удава́ться (о каком-л. деле)

    başında olmak — а) быть чьей-л. обя́занностью (о работе); б) пережива́ть

    başını ortaya koymak — рискова́ть голово́й

    başı önünde — скро́мный

    başı pek — а) упря́мый; б) глу́пый

    baş sağlığı — соболе́знование (в связи со смертью близкого)

    baş sağlığı dilemek — утеша́ть, соболе́зновать

    her şeye baş sallamak — во всём подда́кивать

    -ı, ın başına sarmak — навя́зывать что кому

    baştan savma cevap — небре́жный отве́т

    baştan savma yapmak — де́лать ко́е-ка́к

    başsedir — почётное ме́сто

    başı sert — непослу́шный

    başına soğukgeçmek — поступа́ть глу́по

    başını sokacak bir yer — прию́т, приста́нище

    -a başını sokmak — пристро́иться (куда-л.)

    baş tacı — куми́р

    başına taçetmek — проявля́ть любо́вь к кому

    başı taşa değdi — а) он оказа́лся в тру́дном положе́нии; б) у него́ го́рький о́пыт

    başını taştan taşa çarpmak — а) го́рько сожале́ть; б) би́ться голово́й об сте́нку

    başta taşımak — а) ока́зывать большо́й почёт (уваже́ние); б) ста́вить во главу́ угла́

    başına tedarik görmek — иска́ть вы́ход из положе́ния

    başına teller takınmak — о́чень ра́доваться

    -a baş tutmak… — держа́ть курс на …

    baş tutmamak — сбива́ться с ку́рса, не слу́шаться руля́ (о судне)

    başı ucunda — а) у изголо́вья [посте́ли]; б) побли́зости, ря́дом

    baş(ım) üstüne! — а) есть!; б) с удово́льствием!

    -ı başı üstünde taşımak — высоко́ чтить кого

    baş vermek — а) рискова́ть голово́й; же́ртвовать жи́знью; б) появи́ться; в) созре́ть (о чирье); г) заколоси́ться (о злаках); д) полоска́ть (бельё)

    baş vurma — обраще́ние; запро́с

    -a baş vurmak — а) бить чело́м; обраща́ться к кому- чему; б) клю́нуть (о рыбе)

    baştan vurulmuş — раненный в го́лову

    baş yastığı — поду́шка

    başı yastık görmemek — а) не име́ть ни мину́ты о́тдыха; б) не сомкну́ть глаз

    başına yazılan — судьба́

    başı yerine gelmek — прийти́ в себя́, опо́мниться

    başı yukarda — а) го́рдый; б) не чу́вствующий стесне́ния

    baştan yukarı — сверх ме́ры

    başına yular geçirmek — а) испо́льзовать кого-л. в коры́стных це́лях; б) прибра́ть к рука́м кого

    adam başma reel gelir — реа́льный дохо́д на ду́шу населе́ния

    en başta — пре́жде всего́

    yeni baştan — сно́ва, снача́ла

    teknik bakımdan yeni baştan donatım — техни́ческое перевооруже́ние

    Büyük Türk-Rus Sözlük > baş

  • 18 üzerine

    1) ( üstüne) auf
    bir şeyin \üzerine basarak söndürmek etw austreten
    dikkati \üzerine çekmek die Aufmerksamkeit auf sich ziehen
    öğüdü \üzerine auf seine Rat (hin)
    sipariş \üzerine auf Bestellung
    2) ( dair) über
    yazı dili \üzerine bir makale ein Artikel über die Schriftsprache

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > üzerine

  • 19 ayak

    "1. foot. 2. leg. 3. base, pedestal, footing. 4. treadle (of a sewing machine). 5. shaft (of a loom). 6. tributary. 7. outlet (of a lake). 8. step (in stairs). 9. gait, pace. 10. folk poetry rhyme; rhyme word. 11. foot (measure). 12. intersection between two lines or between a line and a plane. -ta 1. standing, on one´s feet. 2. excited, aroused. 3. med. ambulatory. -tan (satış) (selling meat) on the hoof (as opposed to butchered meat). -ını alamamak 1. /dan/ to be unable to refrain (from). 2. to be unable to use one´s feet (because of pains or because they have gone asleep). -ı alışmak /a/ to make a habit of going to. -ını altına almak to sit on one´s leg. -ının altına almak /ı/ 1. to beat, give a beating (to), thrash. 2. to ignore, transgress, violate. 3. to push aside (something useful). -lar altına almak /ı/ to trample on, disregard. -ının altına karpuz kabuğu koymak /ın/ to scheme to get (someone) fired. -ının altında olmak (for a view) to be spread out beneath one. -ının/-larının altını öpeyim. colloq. For God´s sake. - atmak 1. /a/ to go (to) for the first time. 2. to take a step. - atmamak /a/ not to go to; to stay away from. - ayak üstüne atmak to cross one´s legs. - bağı 1. impediment, hindrance, hobble, fetter. 2. person who creates an obligation and responsibility. -ının bağını çözmek /ın/ 1. to divorce (one´s wife). 2. to free (someone) to act. -ına bağ olmak /ın/ to hinder (one). -ına bağ vurmak/-ını bağlamak /ın/ to hinder. - basmak /a/ 1. to arrive (at), enter. 2. to begin, enter, start (a job). - basmamak /a/ not to go to; to stay away from. -lar baş, başlar ayak oldu. colloq. The first have become last, the last first./The social order is reversed and upstarts are in charge. - bileği 1. ankle. 2. anat. tarsus. -ları birbirine dolaşmak to stumble over one´s own feet. -ına çabuk quick, quick to come and go. -ını çabuk tutmak to hurry, walk quickly. -ına çağırmak /ı/ to call (someone) into one´s presence. -ını çekmek /dan/ to stop going to (a place). -ına çelme takmak /ın/ 1. to trip up. 2. to prevent (another´s) success. -ını çıkarmak to take off one´s shoes. - değiştirmek to get into step by changing one´s foot (in marching). -ını denk/tetik almak to be on one´s guard. -ını denk basmak to be careful, be wary. - diremek to insist, put one´s foot down. -ına dolanmak/dolaşmak 1. to crowd around and create confusion. 2. /ın/ to obstruct. 3. to boomerang, recoil on oneself. -ı dolaşmak 1. to trip over one´s own feet. 2. to get flustered and do something wrong. -ları dolaşmak to trip on one´s feet, get one´s feet tangled up. -ında donu yok, fesleğen ister/takar başına. colloq. She likes to show off regardless of her poverty. -ta duramama astasia. -ta durmak to stand, remain standing. -a düşmek to have outsiders meddling in (a matter). -ı düşmek /a/ to drop in on (a place, a house), visit while passing by. -ına düşmek /ın/ to beg, implore. -ı düze basmak to get over the hard part of something. -a fırlamak to jump to one´s feet. - freni foot brake. -ına geçirmek /ı/ to pull on (one´s trousers). -ına (kadar) gelmek /ın/ 1. to make (someone) a personal visit (as an act of deference). 2. (for any desired thing) to come to (one) by itself. -ları geri geri gitmek to go reluctantly, drag one´s feet. -ına getirmek /ı/ to have (something or someone) brought to one. -ına gitmek /ın/ to make (someone) a personal visit (as an act of deference). -ını giymek to put on one´s shoes. (kendi) -ı ile gelmek 1. to come on one´s own initiative. 2. to fall into one´s lap. -ına ip takmak /ın/ to backbite. - işi errands and small deeds. - izi footprint. -a kaldırmak /ı/ 1. to upset, excite (a group). 2. to incite, stir up (a group) to rebellion. -a kalkmak 1. to stand up, get up, rise to one´s feet. 2. to recover and get out of bed. 3. to get excited, be aroused. -ta kalmak 1. to be left without a seat. 2. to remain standing; to have lasted. -ına/-larına kara su/ sular inme

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ayak

  • 20 can

    "1. soul. 2. life. 3. person, individual. 4. energy, zeal, vigor; vitality, strength. 5. dervish orders brother, friend; disciple. 6. dear, lovable. -ım 1. darling, honey, my dear. 2. my dear fellow; my dear lady (often used in reproach or objection). 3. precious, lovely. -ı acımak to feel pain. -ına acımamak to live without thinking of one´s own comfort. - acısı acute pain. -ını acıtmak /ın/ to cause (someone) acute pain. -ı ağzına gelmek to be frightened to death. - alacak nokta/yer the crucial point. - alıp can vermek to be in agony; to be in great distress. -ını almak /ın/ to kill. - arkadaşı close companion, intimate friend. - atmak /a/ to desire strongly, want badly. -ını bağışlamak /ın/ to spare (someone´s) life. - baş üstüne! I´ll do it gladly!/Gladly! -la başla çalışmak to put one´s heart into a job, work with determination and enthusiasm. - benim canım, çıksın elin canı. colloq. I´ll look out for number one. - beslemek to feed oneself well. -ından bezmek/bıkmak/usanmak to be tired of living. - boğazdan gelir/geçer. proverb One cannot live without food. - borcunu ödemek to die. -ı burnuna gelmek 1. to be overwhelmed with trouble. 2. to be fed up. -ı burnunda olmak to be worn out, be exhausted. - cana, baş başa everyone for himself. -a can katmak to delight greatly, increase one´s pleasure. -ı cehenneme! To hell with him! -ını cehenneme göndermek /ın/ colloq. to kill. -ım ciğerim my darling. - çabası the struggle to support oneself. -ı çekilmek to feel exhausted. - çekişmek to be dying in agony. -ı/gönlü çekmek /ı/ to long (for). -ını çıkarmak /ın/ 1. to wear out, tire. 2. to wear (something) out. -ı çıkasıca/çıksın! May the devil take him! -ı çıkmak 1. to die. 2. to get very tired. 3. to get worn out. - çıkmayınca/çıkmadıkça/çıkar huy çıkmaz. proverb People never change. - damarı vital point, most sensitive spot. - damarına basmak /ın/ to touch on the most sensitive spot of (someone, something). -ını (bir yere) dar atmak just barely to make it to (a safe place). - dayanmamak /a/ to be intolerable. -ına değmek /ın/ 1. to please greatly. 2. to cause joy to the spirit (of a deceased person). - derdine düşmek to struggle for one´s life. “-ım” dese “canın çıksın” diyor sanmak to hear “darling” and understand “damn you.” - direği sound post (of a violin). -ını dişine takmak to make a great effort, put one´s back into it, go all out, give it one´s all. - dostu dear friend. -ına düşkün (one) who takes good care of himself. - düşmanı mortal enemy. - evi 1. the upper part of the belly. 2. heart. 3. the vital spot. - evinden vurmak /ı/ to attack (a person) where he is most sensitive and vulnerable. -ına ezan okumak /ın/ slang to kill, destroy. - feda! Wonderful!/Superb! -dan geçmek to give up the ghost. -ına geçmek/ işlemek/kâr etmek /ın/ to touch (someone) to the quick. - gelmek /a/ to be refreshed, revive. -ı gelip gitmek to have fainting spells. -ı gitmek to worry about the safety and well-being of someone or something. - halatı naut. life line. - havliyle in a desperate attempt to save one´s life. -ımın içi my darling. -ının içine sokacağı gelmek /ı/ to feel a strong wave of love (for). -ı ile oynamak to do dangerous things. -ı istemek /ı/ to desire. -ın isterse. If you like./I don´t care. - kalmamak /da/ to have all the life drained out (of). -a kasıt law intent to murder. -ına kastetmek /ın/ to plot against (someone´s) life. - kaygısına düşmek to fight for one´s life. -ına kıymak 1. /ın/ to kill without pity. 2. to commit suicide. 3. to wear oneself out. - korkusu fear of death. - kulağı ile dinlemek to be all ears; /ı/ to listen intently (to). - kurban! colloq. How wonderful! -ını kurtarmak 1. to save one´s life. 2. /ın/ to save (someone´s) life. - kurtaran yok mu! Help!/Save me! -ına/-ıma minnet! colloq. What more could one want!/So much the better! -ına okumak /ın/ 1. to harass. 2. to destroy, ruin. - pahasına at the risk of one´s life, a

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > can

См. также в других словарях:

  • üstüne çekmek — üzerine almak, muhatap olmak Hâlâ eski zenginliğinin hasedini üstüne çeker ve eski terekelerinin veraset vergilerini öder. B. Felek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şimşekleri üstüne çekmek — (bir kimse) sert eleştirilere hedef olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yıldırımları üstüne çekmek — bazı davranışlarıyla birçok kimseyi kızdırarak saldırılarına, eleştirilerine yol açmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • esmayı üstüne sıçratmak — davranışlarıyla belayı üstüne çekmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalem çekmek — (üstüne) gereksiz olduğunu belirtmek için üstünü çizmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üstüne perde çekmek — isteyerek örtmek, gizlemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sünger çekmek — (bir şeyin üzerine veya üzerinde) bir şeyi hiç olmamış saymak, silmek, silip atmak, unutmak Bir türlü doyamadığım hürriyetimin üstüne sünger çekmek lazım geliyordu. O. Kemal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şimşek — is., ği 1) Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık, balkır, çakım, çakın, yalabık, yıldırak 2) mec. Parıltı Birleşik Sözler şimşek taşı Atasözü,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yıldırım — is. 1) Gök gürültüsü ve şimşekle görülen, hava ile yer arasındaki elektrik boşalması, saika 2) sf. Çok hızlı yapılan, olan Birleşik Sözler yıldırım aşkı yıldırımkıran yıldırım nikâhı yıldırımsavar yıldırım siperi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ah almak — birinin ilenmesini üstüne çekmek, ahını almak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»